5 Nisan 2014 Cumartesi

BAZI BİTKİLER VE KULLANIM ALANLARI DEVAMI...

DEREOTU: Maydanozgiller familyasindandir. Akdeniz havzasi kökenli, bir ya da ikiyilIik dayanikli otsu bitki olup ükemizde yaygin olarak yetisir.Dereotunun tibbi bakimindan en önemli bölümü olan tohumlari, bilesiminde karvon: limonen adli maddeler bulunan % 4 oranindaki uçucu yag ile ayrica pektin, reçine ve bazi mineralleri içerir. Bu tohumlar aynen ya da ezilip baharat olarak bazi yemek ve besinlere katilir. Bitkinin yapraklari, çesni vermesi için, yemek ve salatalara konur.
KULLANIMI: Besin ve ilaç olarak bedene yararli nitelikleri ta Eski Misirlilar zamanindan beri bilinen dereotunun tibbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri söylece siralanabilir:
• Sinirleri yatistirir ve bedeni rahatlatir.
• Mide ve bagirsak gazlarini söktürür. Özellikle küçük çocuklarda gaz söktürücü etkisi önemlidir.
• Sindirimi kolaylastirir. Karin agrilarina iyi gelir.
• Mineral yönünden zengin oldugu için tuzsuz rejimlerde yer alir.
• Hiçkirigi kesici etkisi vardir.
• Süt bezlerini uyardigindan emzikli annelerde süt gelisini artirir.
• Kusma refleksini bastirir.
Bütün bu etkilerini saglamak üzere, tohumlari iyice olgunlasmadan önce bitki kesilip çok siki olmayan demetler halinde baglanarak kurutulur. Tohumlari iyice olgunlasip renkleri esmer kahverengine dönüsünce yere temiz bez ya da kâgit serilip üzerinde demetler dövülerek tohumlarini dökmesi saglanir. Bu tohumlardan 1-2 tatli kasigi alinarak hafifçe ezilip üzerine 1 bardak kaynar su dökülür ve 10-15 dakika süreyle demlendirilir. Yemeklerden önce bu infüzyondan birer bardak içilir.
• Dereotu nefesin kötü kokusunu temizler. Bunun için tohumlan agizda çignenir.


EBEGÜMECİ: Ebegümecinin yaprakları büyük oranda yapiskan bitki sivisi; ayrica glikoz, pektin, yag esanslari ile az miktarda tanen içerir. Yaprak ve saplari hafif kokulu ve yavan lezzetlidir. Bazi yerlerde sebze olarak yenilir.
KULLANIMI: Tibbi yararlari hatmi ya da gülhatmininkine çok benzeyen ebegümecinin, bu etkileri ve onlardan yararlanma yöntemleri söylece siralanabilir:
• Gastrit ve mide ülserlerinde iyilestiricidir.
• Üst solunum yollari nezlesi ile bronsitte gögsü yumusatici; balgam söktürücü ve öksürügü kesicidir.
Bu gibi durumlarda kullanilmak üzere, yaz boyunca ve sonbahar baslarinda, bitki çiçekli oldugu sürece, yaprak ve çiçekleri toplanip gölge ve havadar yerde kurutulur. 2 tatli kasigi kurumus yaprak ve çiçek karisimi üzerine 1 bardak kaynar su dökülerek 10-15 dakika demlendirilip infüzyon hazirlanir. Bu infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir.
• Ebegümeci ayrica ciltteki çiban, yara ve küçük yaniklarda iyilestirici etki yapar.
Bunun için, bitkinin taze yaprak ve çiçekler ezilerek hazirlanan yara lapasi, bir tülbentin içine konularak, sikâyet edilen yere kompre seklinde uygulanir.

KEKİK: Ballibabagiller familyasindandir. Anayurdu Avrupa'nin güneyi olup ülkemizde kekik türlerinden 40 kadari günes gören kurak tepeler ve sirtlarda kümeler olusturarak yaygin ve dogal biçimde yetismektedir.Kurutulmus kekik yapraklari, çesni vermesi için özellikle çorba ve et yemeklerinde baharat olarak kullanilir. Ancak kokusu çok keskin, bitkinin tadi da aci oldugu için, kekik, yemeklerde çokça tüketilmemelidir. Bal arilari kekik türlerini çok sever ve makbul olan kekik bali yaparlar.
KULLANIMI: Bedene yararli nitelikleri ta Antik çaglardan beri ögrenilerek kullanilagelen bütün kekik türlerinin tibbi etkileri birbirlerine benzer. Bu etkileri ve bitkiden yararlanma yöntemleri söyle özetlenebilir:

• Midevidir: istahi açar, sindirimi kolaylastirir. Dispepsi (hazimsizlik) durumunun atlatilmasinda etkilidir.
• Asiri içki içilmesi sonrasinda bedende meydana gelen rahatsizliklari atlatmaya yardimci olur.
• Gaz söktürücüdür.
• Yatistiricidir.
• Idrar söktürücüdür.
• Spazm çözücüdür.
• Kan dolasimini hizlandirip artirir.
• Solucan (kurt) düsürücü etkisi vardir.
• Terletici ve balgam söktürücüdür.
• Soguk alginligi, nezle, bogaz agrilari ve taciz edici öksürügün atlatilmasinda yararli olur.
• Saman nezlesinin iyilestirilmesinde etkilidir.
• Bronsit, bogmaca ve astim tedavilerinde basariyla kullanilir.
• Doku ve damar büzücü etkileri nedeniyle çocuklarda diyare ve yatak islatma durumlarinin iyilestirilmesinde yardimci olur.
• Bedeni güçlendirici tonik etkisi vardir.UYARI: 
Kekigin içerdigi karvakrol adli madde bazi kisilerin cildinde yakici ve kizartici etkiler yapabileceginden, kekikyagi sulandirilarak uygulanmalidir.
DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ..
BAZI BİTKİLER VE KULLANIM ALANLARI


ANASON: Maydanozgiller familyasindandir.Anayurdu Dogu Akdeniz havzasi ülkeleriyle Misir olup Türkiye'de Ege ve Akdeniz bölgelerinde, özellikle Burdur yöresinde yetistirilmektedir.Anasonun tohumunda sabit ve uçucu yaglar, nisasta ve yapiskan bitki sivisi bulunur. uçucu yaglar, anetol ve estragol adli maddeler ve bazi aldehitleri içerir. Anason tohumu, ülkemizde ulusal içki sayilan rakinin yapiminda ve pastacilikta kullanilir.
KULLANIMI: Sagliga yararli etkileri Eski Misirlilarla Romalilar döneminden beri bilinen ve bolca kullanilan anasonun tibbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri söyle siralanabilir:
• Tohumunun bilesiminde bulunan uçucu yag sayesinde mide ve bagirsaklardaki gazi söktürür.
• Istahi açar ve sindirimi kolaylastirir.
• Yatistirici, rahatlatici ve spazm çözücüdür.
• Uykusuzluga karsi etkilidir.
• Soguk alginligi, öksürük, soluk borusu enfeksiyonlari, bogmaca ve bronsitte rahatlatici etkiler saglar.
• Gögsü yumusatir.
• Emzikli annelerde süt gelisini artirir.
Bütün bu etkileri saglamak üzere, anasonun olgun tohumlari yaz ortasi ile sonbahar arasinda toplanir. 1-2 tatli kasigi anason tohumu alinip uçucu yagini birakmasi için hafifçe ezilerek üzerine 1 bardak kaynar su dökülür. Kabin üstü iyice kapatilip 5-10 dakika süreyle demlendirilerek infüzyon hazirlanir. Bu infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir. Ancak, sindirimle ilgili sikayetlerde infüzyon yemeklerden 15-20 dakika önce alinir.


BUĞDAY: Birçenekligillerdendir.Içeriginde B vitamini ve karbonhidratlar vardir. Bunlar, tanelerin kepegindedir. Bu nedenle bugday unu ne kadar çok kepekli, yani esmer olursa, o derece faydali olur.
KULLANIMI:Lifli gidalar saglikli bir beslenmenin temelidir. Bugdayin dis kabuklarindan elde edilen kepek de, genellikle misir gevregi türü yiyeceklerle tüketilir. Kepekli bugday unundan yapilan kurabiye vb. bagirsaklarin düzenli çalismasini saglar ve kabizligi önler. Bugday tanesinin özü olaganüstü besleyicidir. Vücudun özümsedigi kalsiyum, demir ve çinko burada depolanir. Besin degeri, potansiyel olarak yulaf ve misirdan daha yüksek olan bugday, bagirsak ve rektum kanserini önleyici faktörler içerir. Ama, yulaf ve misira kiyasla sindirimi biraz daha zordur. Çimlendirilmis bugday tanesi yendiginde veya suyu içildiginde zihin yorgunlugu ve sinir bozukluklarini giderir ve teskin eder.
Kabiz olmayi önler. Çimlendirilmis bugday tanesi zihin yorgunlugu ve sinir bozukluklarini giderir.UYARI: Damar sertligi, mide ve cilt hastaliklari olanlar, taze ekmek ve sicak börek gibi seyler yememelidirler.

ÇOBANÇANTASI: Turpgiller familyasindandir. Anayurdu Akdeniz havzasi olan çobançantasi, buradan tüm dünyaya yayilmistir. Çobançantasi bitkisinin topraküstü kesimleri tanen, reçine, uçucu yaglar, saponin, flavonitler, diosmin, tiramin ve potasyum içerir. Anadolu'da bazi yerlerin pazarlarinda kuskusotu adiyla satilir. Çig olarak ya da ispanak gibi pisirilerek yenir.
KULLANIMI: Bitkinin tibbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri söyle siralanabilir:
• Hafif bir idrar söktürücüdür. Böbrek sorunu nedeniyle kisinin bedeni sivi tutuyorsa, bu durumda çobançantasi ilk akla gelebilecek deva olur.
• Tasidigi doku ve damar büzücü nitelikleri nedeniyle diyareye; ayrica yara, burun, dis ve diseti kanamalarina karsi iyilestirici ve kani kesici etkileri vardir.
• Kadinlarin aybasi döneminde asiri kan gelisini önler.
• Son zamanlarda yapilan arastirmalara göre, cildin erken yaslanmasini önledigi ileri sürülmektedir.
Bütün bu durumlarda çobançantasinin bedene yararli etkisini saglamak üzere, ilkbahar basindan sonbaharin ortalarina kadar bitkinin topraküstü kesimleri kesilip toplanir. Gölge ve havadar bir yerde özenle kurutulur. 1-2 tatli kasigi kurumus ot karisimi üzerine 1 bardak kaynar su dökülüp 10 dakika süreyle demlendirilerek bir infüzyon hazirlanir. Bu infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir. Kadinlarin aybasinda asin kan kaybi durumu varsa, infüzyon,aybasi akintisi baslamadan önce ve o dönem boyunca her iki-üç saatte bir alinir. 
Sağlık bakanlığı tıbbi bitkiler listesi size önemli bir kaynak olacaktır. Tıklayınız.
BİTKİ TEDAVİSİNİN İSLAMİYETE GELİŞİ...

Mezopotamya ve Mısır medeniyetlerinden etkilenerek oluşan Yunan uygarlığı sırasında tedavi ve bitkisel ilaçlar hakkında çok önemli kitaplar yazılmış ve bu eserler senelerce Avrupa ve özellikle İslâm tıbbına temel teşkil etmiştir. Bu dönemde M.Ö. 1250'li yıllarda Eskülap efsanevi bir hekim olmuş, iki kız kardeşi Hygeia ve Panacea'nın yardımları ile bitkisel tedaviyi hastalarına uygulamıştır.

RESİM: ESKÜLAP

 Bu arada İstanköy'de doğan Hipokrat tıbbı, felsefeden ayırıp ilmi esaslara bağlaması ile önemli bir şahıs olarak tarihteki yerini almıştır. Bugün hâlâ tıp fakültelerinde mezuniyet törenleri sırasında,öğrenimini bitiren doktor adayları Hipokrat'ın o tarihlerdeki yemininin çok benzeri bir yemin ederek diplomalarını almaktadırlar. Tıpla ilgili 150 kadar eseri bulunan Hipokrat 400 civarında bitkisel ilaçtan bahsetmektedir. Yine bu çağlarda bitkilerin insanlarda yapmış olduğu etkiler büyü ile de sıkı bağlar içindeydi. Birçok bitki, gizli ve özel ayinlerde, büyü ve sihirde kullanılmak üzere tecrübeli toplayıcılar tarafından tedarik edildi. İslâm uygarlığı döneminde İslâm hekimleri temelde Yunan ve Hint tıplarının bilgilerinden faydalanmış ve özellikle bitkilerle tedaviye çok önem vermişlerdir. Hem çeviriler yaparak eski bilgileri yenilemiş ve hem de kendi buluşlarıyla çağın tıbbına önemli hizmetler vermişlerdir.
BİTKİLERLE TEDAVİ TARİHÇESİ...


 Bitkilerde yapılan tedaviler en eski iyileştirme yöntemlerinden biridir. İlk yazılı eserlerde de bitkilerin hastalıkları iyileştirmede kullanıldığına dair ipuçları vardır.
        M.Ö. 3000'li yıllarda Mezopotamya'da yani Fırat ve Dicle nehirleri arasındaki topraklarda kurulan Sümerlere,Akadlara ve Asurlulara ait medeniyetlerde hastalıkların rahip hekimler tarafından sihir, büyü, bitkisel ve hayvansal ilaçlarla tedavi edilmeye çalışıldığı bilgilerine Ninova tabletlerinden ulaşılmıştır.


RESİM 1: NİNOVA TABLETLERİ

Tabii ki bu tedavi şekilleri arasında bitkilerden elde edilen ilaçlar daha tercih edilmektedir. Anadolu ve Mezopotamya'da daha sonra kurulmuş olan Hitit uygarlığının bitkilerle tedaviyi kullanmasına ilişkin bilgiler ise Boğazköy'de
bulunan Hitit arşivinden çıkarılan tabletlere dayanmaktadır. Buna göre Hitit'lerin hastalığı tanrının insanları cezalandırması olarak kabul ettiği ve bunun için de tedavide bitkisel ilaçlarla
birlikte sihire de başvurdukları anlaşılmaktadır.

Bu dönemde Çin ve Hindistan'da da Mezopotamya uygarlığına paralel olarak bitkisel tedavide gelişmeler kaydedilmiştir. Hint yazar Rig Veda M.Ö. 2500'lü yıllarda 1000 şifalı bitki içe-
ren bir eseri kaleme almıştır. Eski Mısır uygarlığı tıbbına ait bilgilerimizin temeli ise M. Ö. 1550 yılla-
rında yazıldığı tahmin edilen ve bir mumyanın bacakları arasında bulunan Eber papirüslerine bağlıdır. Yaklaşık 800 adet bitkiden bahsedilen belgelerde, hastalıklarda ayinlerde ve mumyalamada kullanımlarından bahsedilmektedir. Bu papirüslerde en sık adı geçen bitkiler ada soğanı, ardıç, bano-
tu, çiğdem, hardal, hint yağı, incir, centiyane, keten, safran, soğan, sarımsak, tarçın ve üzümdür. Firavun mezarları olan piramitlerin inşası esnasında çalışan işçileri mikrobik hastalıklardan korumak için soğan ve sarımsak verilmesi ilginç bir özelliktir.



RESİM 2: EBERS TIP PAPİRÜSÜ